Salı, Ekim 30

River Plate 2-2 Boca Juniors

Boca Juniors ve River Plate, 1 yıl 5 ay 13 günlük bir aranın ardından resmi bir maçta tekrar karşı karşıya geldi. Uzaklarda olmamdan mütevellit karşılaşma öncesi atmosferi tek şansım olan sosyal medya’dan takip edebildim. İki taraf için de heyecanlı bir bekleyiş söz konusuydu. Daha önceden Muy Boca, Planeta Boca Juniors, Muy River, River Sos Mi Vida gibi kaynaklarda, iki ayrı kutupta yoğunlaşan taraflarlar, Superclasico için ilk defa aynı safta (bkz. Superclásico Argentino) yer almışlardı. Çünkü özlemişlerdi 104 yıllık geçmişi olan ezeli rekabetlerini.  
Geçen bir buçuk yılı kabaca analiz etmek gerekirse, River Plate küme düştükten sonra kadroyu değiştirmek zorunda kalmış, genç oyunculardan oluşan bir kadroyu Ponzio ve Trezeguet gibi tecrübeli isimlere emanet etmişti. Boca Juniors ise, aktif futbol yaşantısına veda eden Martin Palermo ve Riquelme, şampiyon olan 2011 Apertura kadrosundan kaybettiği Insaurralde, Roncaglia gibi isimlerin ardından kadroda daha genç isimlere yer vermiş, benzer bir şekilde bu genç isimleri daha tecrübeli olan Viatri, Battaglia, Erviti, Schiavi, Somoza ve Velez’den de takip ettiğim Santiago Silva gibi isimlere emanet etmişti.

Boca Juniors’ın teknik patronu, 2009’da Banfield’ı Apertura şampiyonu yapan Julio Cesar Falcioni; 2011’de aynı başarıyı Boca’da yaşamış, 2011-12 Arjantin Kupası’nı da La Bombonera’da bulunan müzeye getirmişti. River Plate kenar yönetimi ise kendi çocukları Matias Almeyda’ya aitti.
Son Superclasico, 15 Mayıs 2011'de oynanırken Boca, evi La Bombonera'da River'ı 2-0 mağlup etmiş, rakibinin o sezon küme düşmesine katkıda bulunmuştu. Hatırlanacağı üzere ikinci golün sahibi "Kaptan" Martin Palermo yaklaşık bir ay sonra sahalara veda etmişti. Bugün River'ın teknik direktörü olan Almeyda ise o maçta sahadaydı ve son dakikada kırmızı kart görerek oyundan atılmıştı. Şunu da küçük bir anekdot olarak eklemek isterim ki, bir buçuk yıl önce oynanan karşılaşma, aralarında oynanan son resmi maç olmasına karşın, 25 ve 29 Ocak 2012 tarihlerinde iki taraf dostluk maçlarında bir araya gelmişti ve her iki maçta da gülen taraf Boca olmuştu.
Gelelim aralarında oynanan 198. yani en son karşılaşmaya; 2006 Boca Ev Sahibi klasik forma, Arjantin’den binbir emekle getirttiğim "Somos La Mitad Mas Uno… Somos El Pueblo y El Carnaval" atkı, son olarak da REY DE COPAS yazılı Boca bayrağı ile maça hazırdım. Karşılaşma TSİ 20:30'da başlayacak, daha önemli (!) televizyonculuk olaylarının yaşandığı hiçbir Türk kanalı tarafından da naklen yayınlanmayacaktı. İnternet, değerli sözbilimci Ali Püsküllüoğlu’nun önerdiği üzere “bilgisunar”ın nimetlerinden yararlanarak izlediğimi de saklayacak değilim. Uzun süren bir aranın ardından Superclasico benim için de ayrı bir keyifti, ancak daha oturduğumuz koltuk ısınmadan 2. dakikada River’ın şok golü ile sarsıldık, 38 metre uzaktaki duran topun ismini, fileleri sarsan top olarak değiştiren isim Ponzio’ydu. Riverlılar 16 Kasım 2010’da evlerinde 1-0 kazandıkları Superclasico’nun ardından tam iki yıl geçmesine üç hafta kala gelen ilk golün coşkusunu yaşıyor, Boca’ya gol atmanın nasıl bir duygu olduğunu, yaşadıkları yıpratıcı sürecin ardından daha derinden hissediyorlar, fütursuzca seviniyorlardı. İlk yarıda oyun ortada gibi gözükse de River topa daha hakim olan taraftı, ikinci yarıda ise ibre Boca Juniors’a dönmüştü. Superclasico’nun ağırlığını tekrar hatırlayan Boca, puan tablosunda üç puan önünde bulunduğu ezeli rakibinin üzerine daha istekli gidiyordu, ancak 70.dakikada Rodrigo Mora’nın attığı gol benimle birlikte Boca’ya gönül veren herkesi kısa süreli bir sessizliğe boğmuştu. Sahadan tribüne Riverlıların yüz ifadeleri maçın bittiğini söylüyordu, fakat Boca için aynı durum söz konusu değildi! Boca, atacağı bir golün her şeyi değiştirebileceğini bilircesine ilerideydi, öyle de olmak zorundaydı Falcioni’nin maçı saha dışından takip ettiğini bildiğimiz üzere. Saatler River’ın gol sevincinin 6 dakika sürdüğünü söylüyordu ki Santi Silva’nın penaltıdan attığı ve farkı bire düşüren gol, birkaç dakika önce karnaval havası yaşayan El Monumental tribünlerine temkinli bir yüz ifadesi takındırmıştı. Geriye çekilen River Plate zaman zaman kontralarla ileri çıkabilse de, kapanmaları pahalıya mal olacaktı. Şunu da saklamadan söyleyeceğim ki, Boca maçlarını tezahürat dinleyerek, onlar gibi hissetmeye çalışarak izlerim. Son dakika durumu 2-2’ye getiren gol için nasıl bağırdığımı ben hatırlamıyorum ama rakip tribünde bulunanlardan farksızdım. Bir 10 dakika daha olsaydı…
Evet, iki düşman birbirini özlemiş ve bunu 2’şer gol ile süslemişti. 2005 yılından beri gönül verdiğim ve fırsat buldukça izlediğim Boca maçlarının arasında en gollü Superclasico olmuştu 28.10.2012’deki Superclasico. Bir sonraki heyecan Nisan 2013’te ve ben o tarihlerde askerde olacağım. Muhtemelen son otuz-kırk günümü falan sayıyor olurum. Yıllardır her Boca maçında söylediğim gibi: Umarım bir gün La Bombonera’daki depreme katkıda bulunanlardan olurum. Bu bağlamda Mybilet’in artık uluslararası müsabaka biletlerini de satmaya başladığını ve en ucuz biletin 201 Euro, Buenos Aires’e alınacak uçak bileti’nin ise 3000-4000TL (dönmemek üzere) arasında değişen bir miktar tuttuğunu belirtmek isterim. Benimkisi ışıması zor, ama “bir gün” umuduyla yaşatan bir ışık. O güne kadar forma, atkı, bayrak üçlüsüyle idare edeceğiz. 

1 yorum:

B. dedi ki...

Teşekkürler, düşünmüyorum.