Pazartesi, Ekim 26

Fenerbahçe 3-1 Galatasaray

Derbi dediğimiz zaman akan sular durur iki taraf içinde,fikstürde iki tarafta isimlerinin yanyana yazdığı haftaya bakarlar. Planlar yapılır,o hafta düğünlere derneklere bahaneler bulunur,işler ertelenir,dost hısım akraba tarafından yapılan bir yerlere gitme teklifleri reddedilir...

Fenerbahçe-Galatasaray derbisi de 10.haftaydı yani geride bıraktığımız hafta... Bizim için daha anlamlıydı bu maç. 2000-01 sezonunda başlayan galibiyet serisini kayıpsız devam ettirmek istiyorduk. 10.maçtı bu ve ligde yapamadığımız 10'da 10'u burada yapmak istiyorduk. Çok zor olmadı tabii ki bu. Fenerbahçe attığı 3.golle son 10 maçta ki 27.golünü,Galatasaray ise attığı tek golle Fenerbahçe filelerine 5.golünü atıyordu. Aynı zamanda Fenerbahçe lig tarihinde başka hiç bir takıma karşı bu seriyi gerçekleştirememişti.

Bir derbi düşünün ki futbolcular daha ısınırken birbirine girsin! Maç öncesi görüntülerini izlerken işte o dediğimiz şey oldu ve saha birden karıştı. Sonradan gördük ki Arda ile Cristian arasında ki sürtüşme fitili ateşlemiş. İlk temastan sonra ikisi de takmadan yoluna gidiyor. Ardından Arda hesap sormaya geliyor. Kim ve ne oluyorda,ne amaçla! Sonradan mı çark ediyor nedir?! Ne yapacaksan anında yap. Tribünlerin dibindeydi tabii,kolay değil! Her derbide ortalığı kızıştırmak zorunda mısın arkadaşım sen?! Yok efendim suçlu Baroniymiş. Her sene suçlu biziz zaten(!) Olaylarda kesişen tek kişi var o da Arda. Aydın denen arkadaşta o heyecanla araya dalayım derken sağlam bir şekilde çemberin dışına savruldu. Maçta da agresif olanları sahada 90'a kadar tutmadı Rijkaard. Galatasaray'ın başında gördüğüm en aklı başında hoca diyebilirim kendisi için... Akıl demişken Sabri diyesim var. Ne olmuş Sabri'ye ya,büyümüş bişeyler olmuş. Dayak mı yedi,kafasına bir şey mi düştü nedir?. Maç sonrası röpörtajında dedim şimdi başlar yine çamur atmaya. Şaşırttı tek kelimeyle...
Eskiden farklı bir havası vardı derbilerin ama yıllar geçtikçe daha kızışıyor yada kızıştırılıyor ortam. Belki de ilk kavganın çıktığı zamanlara doğru gitmekteyiz. Derbilerdeki gerginlikler,sürtüşmelerle ilgili söyleyeceğim tek şey: Derbi adının gereği neyse yapılmalı. Derbi'ye yakışmalı. Öyle aşırı dostluk görüntüleri falanda çok doğru gelmiyor,niye derbi diyoruz?! Adrenalin olsun biraz içinde...
FuzuliMaçı değerlendirecek olursak; Yine rakibi bunaltan,psikolojik bunalıma sokan bir baskıyla başladık,tribünlerle birlikte. İnanın ki Galatasaraylıların en rahatladığı an Alex'in golünü attığı andır. Bunu dalga geçme adına söylemiyorum. Golden sonra Fenebahçe o bunaltıcı oyun anlayışını bir süre kaybetti. Galatasaray topu ayağında daha fazla tutmaya başladı ama tuttuğu bu dakikalarda bile gole gidemiyor,pozisyona giremiyordu.
Fenerbahçe'nin en uçtaki silahı Kazım'dı. Ne silah ama(!) Bir oyuncu o kadar etkisiz,bu kadar beceriksiz mi olurdu. Neyse ki eksiği olan biri varsa diğeri gerekirse iki kişilik oynuyor ve bu eksiği kapatıyordu. Defansta Lugano bu tip maçlarda daha çok yaptığı dönen topu tamamlama,ortaya kafa gibi pozisyonlara çok girdi. Geride eksik kalan Fenerbahçe bu pozisyonlarda sıkıntıya girmedi. Cristian ve Emre orta sahada harika işler yaptılar. Vederson,Alex'in ilk attığı golde ortayı ve asisti yapan isim olsada onun haricinde artı bir şey katamadı. Ne vasattı ne iyi... En iyi kimdi peki? Tabii ki Alex,Alex ve Alex... Alex oynarsa! Fenerbahçe'de oynar diyordum ve bir çok kişi de bu görüşteydi ki Alex oynadı! 2 gol attı gecede onun ismi daha belirgindi.
İkinci yarıya Fenerbahçe yine bunaltıcı bir baskıyla başladı. Leo Franco'nun 53.dakikada yaptığı hatayı Alex penaltıya çevirmeyi başardı ve affetmedi 2.gol böyle geldi.
Ardından,Galatasaray karambole bir gol attı ki her an sıkıntı yaratabilirdi 2-1'lik skor. Akıllı oynasalardı 2-2'de gelebilirdi ama Fenerbahçe kısa sürede toparlandı. Kazım bu dakikaya kadar sırıtmaya devam etti ve nihayet yerini Güiza'ya bıraktığında dakikalar 72'yi gösteriyordu.
74. dakikaya geldiğimizde ise maç boyunca hazımsızlık çeken Keita ikili mücadelede yere düşerken Roberto Carlos'a yumruk atınca soyunma odasını boyladı. Carlos'ta hakettiği sarıyı gördü. Ardından Alex alkışlar eşliğinde oyundan çıkarken yerini Dos Santos'a bıraktı. O bölgede fazla bir etkinlik bekleyemesek bile üzerine düşeni yaptı Dos Santos. Maçın son bölümünde Fenerbahçe tekrar yüklenmeye başladı ve meyvesini Güiza'nın klas dokunuşunu yatarak müdahele etmeye çalışan Servet tamamlamış oldu ve Fenerbahçe hakkettiği maçı 3-1'lik galibiyetle kapatmış,seriyi 10 maça(yıla) çıkarmış oldu. Hepinize teşekkürler...

Tribün kareoları,şarkılar,marşlar yine harikaydı. 12 numara her zaman ki gibi üzerine düşeni fazlasıyla,karşılıksız olarak yaptı. Bu serinin en önemli faktörü olduğunu gösterdi.Daha büyük teşekkür 12.Adama!

Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Bünyamin Gezer, Serkan Gençerle, Tarık Ongun
FENERBAHÇE: Volkan Demirel, Gökhan, Bilica, Lugano, Roberto Carlos, Mehmet Topuz, Cristian, Emre, Vederson (Selçuk dk. 90+1), Alex (Dos Santos dk 76), Kazım (Güiza dk. 72)
Galatasaray: Franco, Sabri, Servet, Gökhan, Hakan, Ayhan, Mustafa Sarp, Keita, Elano (Aydın dk. 82), Arda (Kewell dk. 57), Baros (Nonda dk. 5)
Goller: Alex (dk. 12 ve 53 Pen.) Güiza (dk. 90+2) (Fenerbahçe), Hakan (dk. 56) (Galatasaray)
Kırmızı Kart: Keita (dk. 74) (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Keita, Franco, Nonda, Ayhan (Galatasaray), Roberto Carlos (Fenerbahçe)

Hiç yorum yok: