Perşembe, Ekim 18

Alex De Souza

Tarih 18 Ekim 2012, saat TSİ 01:30, yer Curutiba, Brezilya... Coritiba taraftarları bu sezon bir iyi bir kötü giden takımlarının son birkaç maçtaki performansından memnun olarak stadları Major Antonio Couto Pereira'daki yerlerini almış, maçın başlangıç düdüğüyle birlikte takımlarını destekliyorlar. O da ne! Maçın henüz 1.dakikasında rakip takımdan Alemao topu kendi ağlarına gönderiyor ve Coritibalılar henüz ilk dakikada gelen golün sevincini yaşıyorlar devre arasında gelecek olan mucizeden habersiz. Dakikalar 37'yi gösterdiğinde ise eski Fenerbahçeli Deivid farkı 2'ye çıkartıyor. Hakem maçın ilk yarısının bittiğine dair düdüğünü çaldığı sırada taraftarlar ikinci yarının daha rahat geçeceğine dair birbirlerini rahatlatan konuşmalar yapıyorlar. Tam o sırada stadtaki ekranda tanıdık bir yüz beliriyor. Herkes ne olduğunun farkına varmaya çalışırken, ekrandaki tanıdık yüzün elindeki Coritiba forması, şoku atlatıp olayın farkına varanların sayısı da arttıkça yeşil beyazlılara belki şampiyon olsalar bile yaşamayacakları bir sevinç yaşatıyor.
"1997 yılında ayrılırken döneceğime dair kimseye söz vermemiştim. Ama bir gün buraya geri döneceğimi ve bu harika formayı yeniden giyeceğimi kendi kendime söz vermiştim. Bu anı hep hayal etmiştim."
 Alex de Souza
İşte Coritiba'dan 20 yaşındayken kopan ve 35 yaşında geri dönen bir efsane'den bahsedeceğim; ülkesini unutacak kadar uzakta yeni bir hayat bulan Alex'ten bahsedeceğim bugün...
Bir gün bu yazıyı yazacağımı bilsem de o günün hep uzakta olduğunu düşünür, bir ölüm haberi gibi hiç düşünmek istemezdim. Vakit varken, Fenerbahçe'nin Alex macerasına başından başlayalım isterseniz, Türkiye toprakları dışında oynanan futbolla pek ilgisi olmayanlar Alex ismine eski bir Galatasaray yöneticisi ve gazeteci yazar Fatih Altaylı'nın 14 Ocak 2004 tarihli köşesinde rastlamıştı. Kısaca hatırlamak gerekirse, "Alex, Fenerbahçe'ye gelmez, gelemez. Keşke gelse de izlesek, insanları kandırmayın." demişti yazısında Altaylı. Tarihler 20 Haziran 2004'ü gösterdiğinde eski yöneticimiz Hakan Bilal Kutlualp'in de büyük çabalarıyla gelmez denen Alex Fenerbahçe'ye gelmişti ve izledik... 

Daha oynadığı ilk sezonda asist kralı oldu Alex de Souza. 14 Aralık 2004 tarihinde İstanbulspor'a attığı golden, 20 Eylül 2012 tarihinde çubuklu ile attığı son resmi gol olan Marsilya maçındaki golüne kadar rakip fileleri tam 171 kere havalandırdı ve 133 asist yaptı. Bunun yanında lig tarihi'nin en çok gol atan yabancı, en çok gol atan orta saha oyuncusu, bir sezonda hem gol kralı hem asist kralı olan ilk oyuncu, iki ayrı sezonda gol kralı olan ilk yabancı futbolcu, Türk takımlarının Avrupa Kupası maçlarında en çok forma giyen ve gol atan futbolcusu gibi ilklerin ve rekorların yanı sıra Fenerbahçe tarihinde de 5 gol ile kaçırdığı 'Süper Lig'teki en golcü Fenerbahçeli' (Aykut Kocaman) hariç bütün rekorları alt üst etti. Alex'in ilklerini ve rekorlarını spikerlerden yada maç sonrasında okuduğumuz yazılardan tesadüfen öğreniyorduk. 

Ama bu değildi Alex!
Alex rakamlardan fazlasıydı. Alex, kaptanımız değildi! Alex, ilk 11 sayılırken kaslarımızın gevşemesiydi, Alex taraftarın sahadaki nefesi, aynasıydı. Maçın gidişatı Alex'in yüzünden okunurdu. Alex, sahalarda ender görülen bir goldü. Alex, koşarak gittiği kendi tribünüydü, tek başına engelleri aşarak çıktığı deplasman tribünüydü.
Alex şampiyonluk sevinciydi, Alex son hafta kaçan şampiyonluktu...
Alex'in özeli hepimizin özeli olmuştu; kimi zaman saçını uzattı, taraftarların baskısı eşinin baskını kırdı, kimi zaman çocuklarının tebessümü hepimizin tebessümü oldu. İplerin kopma safhasına geldiği anlarda eşi ikna etti Alex'i. Maçlarda gözlerimiz locadaydı; Yenge de Souza bir teknik direktör'den daha çok ayakta duruyor, eşinden daha çok efor sarfediyordu. Daiane, tribündeki Alex'ti...
Brezilya'lı arkadaşlarım oldu, Türkiye'nin haritadaki yerini benim öğrettiğim ama benim unuttuğum Alex'in geçen sezon Fenerbahçe'de attığı gol sayısını bana söyleyen. (Imperio Alviverde üyesiydi)

Fenerbahçe'nin belki de en büyük ismi olarak nitelendirdiği ve buluşmak istediği Lefter ile buluşması vardı ki bizi tarifsiz bir mutluluğa sürükleyen. Geçmiş ile gelecek neslin buluşmasıydı, bir başkasının yapmadığı...
Taraflı tarafsız herkesin örnek gösterdiği tam bir beyefendiydi Alex. Alçakgönüllüğü, centilmenliği, sempatikliği ile tanırdı herkes o'nu. Belki de Lefter'i Metin OktayBaba Hakkı'yı Can Bartu'yu anlatıyordu bize...
1 Ekim 2012 günü arkadaşımla birlikte tatildeydim, kavurucu sıcak güneşin batışa geçmesiyle etkisini yitirmiş, hava biraz daha nefes alınacak hale gelmişti. Sokakta yürürken bir esnafın eski televizyonundan çıkan tiz ses ile irkildim. Alex'in sözleşmesinin feshedildiğine dair bir haberi okuyordu spiker, o gün güneş çok hızlı batmıştı benim için, kendi karanlığıma çekilmiştim aniden, bir futbolcunun gidişi bir insanı nasıl bu kadar etkileyebilirdi. Alex 9. sezonunda Fenerbahçe'den ayrılmıştı! Neredeyse oynadığı her maçta kendime sorduğum "bir de Alex olmasa" sorusunu artık sormayacaktım. Keza "o pası nasıl bir futbol zekası ile oraya atıyorsun" sorusunu. Korkuyordum...
Ayak sesleri gelmiyor değildi Alex'in vedasının kabulümdür. Ancak, inanın ki böyle birden olması ve haksızca olması kabul edilebilir gibi değildi benim için. 1 Ekim gününden bugüne kadar  sabırla bu yazı için bekledim. Bu gece gerçekleşen resmi transferden sonra da duygularımı sizlerle paylaşmak istedim. Alex-Aykut-Aziz tartışmasına hiç girmeden Alex'in daha farklı ayrılması gerektiğine inanıyordum. İki sene daha jübilesi beklenmeliydi, en azından gönderilecekse, varsa (ki vardı) bazı anlaşmazlıklar sezon başında bir veda organizasyonu düzenlenmeliydi uzatılıp iş çirkinleşmeden. Alex'in gönderilme sebebi her ne olursa olsun, olmadı böyle, yakışmadı. Fenerbahçe yönetimi -teknik, üst- kişisel egoların tatmin edildiği bir yer olmamalıydı. Geçtiğimiz ay taraftarın kendi emeğiyle diktiği heykel de olmasa...
Son olarak, bugün aldığım transfer haberi yaşadığım derin üzüntümün ardından bir nebze olsun mutlu etti beni, bize yaşattığın ve yaşatamadığın sevinçler için, oynadığın 344 maçın yaklaşık 300'ünü izlemiş bir insan olarak, bana çocuklarıma anlatacak şeyler verdiğin için teşekkür ederim ALEX... Benim için Fenerbahçe'ye gelen hiç kimse BİR ALEX OLMAYACAK...

1 yorum:

Kemal dedi ki...

Yeni okuyorum gerçekten duygulandım özledik kaptanı